people

[kitap] marksizm ve dil felsefesi

     "Herhangi bir ideolojik[*] ürün, herhangi bir fiziksel bedende, üretim aracında ya da tüketim ürününde olduğu gibi yalnızca gerçekliğin (doğal ya da toplumsal gerçekliğin) bir parçası olmakla kalmaz; fazladan olarak bu fenomenlerin tam tersine, kendi dışındaki bir gerçekliği yansıtır ve saptırır (refract). İdeolojik her şey gönderene sahiptir: Kendi dışındaki bir şeyleri temsil, tarif ya da ikame eder. Başka bir anlatımla bir göstergedir [**]. Gösterge olmaksızın ideoloji de yoktur. Fiziksel bir beden, deyim yerindeyse kendisine denktir; başka hiçbir şeyi göstermez; kendi tikel, verilmiş doğasıyla tamamen çakışır. Bu durumda bir ideoloji söz konusu değildir.
     Gelgelelim, herhangi bir fiziksel beden bir simge olarak algılanabilir; örneğin, söz konusu bu tikel şeyde cisimleşen doğal eylemsizlik ve zorunluluk simgesi. Tikel bir fiziksel nesnenin doğurduğu bunun gibi herhangi bir sanatsal-simgesel imge daha şimdiden ideolojik bir üründür. Fiziksel nesne bir göstergeye dönüştürülür. Böyle bir nesne, maddi gerçekliğin bir parçası olmaktan çıkmaksızın başka bir gerçekliği de bir ölçüde yansıtır ve saptırır."

     "Göstergeler de tikel, maddi şeylerdir; ve daha önce belirttiğimiz gibi, herhangi bir doğa, teknoloji ya da tüketim parçası, süreç içerisinde, verilmiş tikelliğinin ötesinde uzanan bir anlam kazanarak bir gösterge haline gelebilir. Bir gösterge, yalnızca gerçekliğin bir parçası olarak var olmaz; başka bir gerçekliği yansıtır ve saptırır. (...) Her gösterge ideolojik değerlendirme ölçütüne tabidir (doğru, yanlış, adil, iyi vb. olup olmadığı konusundaki değerlendirmelere tabidir. İdeoloji bölgesi göstergeler bölgesiyle çakışır. Birbirleriyle denklenirler. Nerede bir gösterge varsa orada ideoloji de vardır. İdeolojik her şey göstergesel değere (semiotic value) sahiptir."

    "Her ideolojik gösterge yalnızca gerçekliğin bir yansıması, bir gölgesi olmakla kalmaz, aynı zamanda kendisi de tam da bu gerçekliğin maddi bir parçasıdır. İdeolojik bir gösterge olarak işlev gören her fenomen, ister ses, fiziksel kütle, renk ya da isterse bedenin hareketleri vb. olarak bir tür maddi cisimleşmeye sahiptir. Bu anlamda göstergenin gerçekliği tamamen nesneldir ve üniter, tekçi (monistic), nesnel bir inceleme yöntemine elverişlidir. Bir gösterge dış dünyanın bir fenomenidir. Hem göstergenin kendisi hem de ürettiği tüm etkiler (etrafını kuşatan toplumsal ortamda ortaya çıkardığı tüm eylemler, reaksiyonlar ve yeni göstergeler) dış dünya deneyimi içinde ortaya çıkar. Bu son derece önemli bir nokta. (...)

     "İdealizm de psikolojizm de bizzat anlamanın ancak bir tür göstergesel malzeme içerisinde (örneğin iç konuşma) oluşabileceği, göstergenin göstergeyle bağlantılı olduğu, bizzat bilincin ancak göstergenin maddi cisimleşmesinde doğabileceği ve yaşayan bir olgu haline gelebileceği gerçeğini gözden kaçırır. Bir göstergenin anlaşılması, sonuçta, kavranan gösterge ile zaten bilinen başka bir takım göstergeler arasındaki bir gönderme edimidir (act of reference). Başka bir anlatımla, anlama, bir göstergeye yine bir göstergeyle verilen yanıttır. Ve göstergeden göstergeye, oradan da yeni bir göstergeye hareket eden bu ideolojik yaratıcılık ve anlama zinciri, eksiksiz bir şekilde tutarlı ve kesiksizdir: Göstergesel bir doğaya sahip (dolayısıyla, aynı zamanda maddi bir doğaya sahip) bir bağlantıdan tam dolarak aynı doğaya sahip başka bir bağlantıya aralıksız geçeriz. Bu zincirin hiçbir yerinde kopukluk olmadığı gibi, zincir hiçbir noktada ruhani varlığa (inner being), doğası bakımından maddi-olmayan ve göstergelerde cisimleşmemiş ruhani varlığa dönüşmez.
     Bu ideolojik zincir bireysel bilinçten bireysel bilince uzanır, onları birbirlerine bağlar. Sonuçta göstergeler ancak bireysel bilinçle öbürü arasındaki etkileşim süreci içinde ortaya çıkar. Bireysel bilincin kendisi göstergelerle doludur. Bilinç, ancak ideolojik (göstergesel) içerikle dolduktan sonra, bunun doğurgusu olarak da ancak toplumsal etkileşim süreci içinde, bilinç haline gelir."

   "(...) Gelgelelim, ideolojik olanın, bu insan-üstü ya da insan-altı, hayvansı kökler çerçevesinde açıklanabilmesi mümkün değildir.[***] İdeolojik olanın varoluştaki gerçek yeri, insanın yarattığı özel, toplumsal göstergelerden oluşan malzemede bulunur. İdeolojik olanın özgüllüğü, örgütlü bireyler arasında yerleşmiş olmasından, bireyler arasındaki iletişimin mecrası olmasından kaynaklanır.
     Göstergeler ancak bireylerarası alanda boy gösterebilir. Bu, sözcüğün dolaysız anlamıyla "doğal" denilemeyecek alandır [Toplum da doğanın bir parçasıdır elbet; ama bu, doğadan nitel olarak ayrı ve özgün bir parçadır ve kendi özgül yasalar sistemine sahiptir.]. Göstergeler, Homo sapiens türünün herhangi iki mensubu arasında doğmaz. Bu iki bireyin toplumsal olarak örgütlenmiş olması, bir toplumsal grup (bir toplumsal birim) oluşturmaları zaruridir; göstergeler mecrası ancak bu koşul yerine geldikten sonra bu iki birey arasında biçime bürünür. Bireysel bilinç hiçbir şeyi açıklayamaz; tam tersine, bizzat bireysel bilinç toplumsal, ideolojik mecranın sağladığı hareketle açıklanmaya muhtaçtır.[***]"

(Valentin Voloşinov, Marksizm ve Dil Felsefesi, 1929, s. 48-52)


     [*] İdeoloji burada kelimenin politik anlamıyla kullanılmamaktadır. Detaylı bilgi için: http://en.wikipedia.org/wiki/Ideology
     [**] Göstergebilim (semiotics) hakkında bilgi için: http://en.wikipedia.org/wiki/Semiotics
     [***] Yazar burada, idealist kültür felsefesi ve psikolojist kültür incelemelerinin bilinç hakkındaki anlayışlarını eleştirmektedir.

     Not: İtalikler yazarın vurgusudur. Bold vurgulamalar ise acâyiphâne tarafından yapılmıştır.


Paylaş

0 yorum:

Yorum Gönder