people

savaş arabalarının kaldırdığı tozlar göze kaçarsa

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi [*] ve benzeri "devlet ideolojisi" derslerinin kulağımıza çaldığı tarihle de inkılapla da bağdaşmayan iflah olmaz vulgerlikte o meşhur dört tarafı düşmanlarla çevrililik ve jeopolitik önem söyleminden, romantik vatanseverliğin medeniyetin beşiği övünmesine kadar pek çok şey söylenir Küçük Asya ve Mezopotamya tarihi için. Övünç kaynağı saydığımız medeniyetlerin nicel çokluğundan öte nitelik olarak da günümüz modern uygarlığını çok yüksek oranda temellendirmiş oluşu belki de bu yaklaşımlara doğrulamak için bir aldatmaca olabilir. Şu halde, neden bu düşünceleri eleştiriyorum?


Öncelikle, bu anlayışlar antik tarih ile günümüz arasında giden sürekli ve zigzaglı hattı bir sıçrayışta bilmem kaç bin yıl ileri sarıp -el çabukluğu marifet- araları da atlayarak sanki o zaman dünyanın politik, demografik ve sivil yapısı şimdiki ile birmiş gibi o zamanın zıtlaşmaları ile günümüzü bağdaştırmaya çalışıyorlar. Şiirsel bir yaklaşım, ama bilimsel kesinlikle değil. Jared Diamond'un ünlü eseri "Guns, Germs and Steel"de çok detaylı açıklamaları ile kuşku bırakmayacak şekilde ortaya koyduğu gibi, bugün Batı Medeniyeti dediğimiz medeniyet akımının -yani ilk antik çağ Mezopotamya sınıflı toplumlarından köken alan- Mezopotamya'da doğup hemen arkasından Küçük Asya'ya sıçraması bu bölgedenin doğal florasında buğday, arpa gibi depolamaya uygun temel tahıl ürünleri ile faunasında inek, eşek, deve, at, keçi gibi evcilleştirmeye uygun hayvanların bulunuşundan ötürüdür. Fakat bir yanılgı var ki, o da tek medeniyetin Mezopotamyadan kaynak alan medeniyet oluşu. Oysa Amerika, Orta Afrika, Güney Afrika, Çin ve Papua Yeni Gine'de farklı medeniyetler "sıfırdan" gelişmişlerdir. Burada romantik vatanperverleri hayalkırıklığına uğrattığımız için üzgünüz.

Bugünkü Batı Medeniyeti'nin tüm bu diğer medeniyetlere -Çin müstesna- galip gelmesine dair detaylara girmekten kaçınıp ilgilenenleri kitaba yönlendiriyorum. Burada esas meselemiz, Mezopotamya'nın antik çağlarda -ve hatta orta çağa da sarkan bir dönemde- ne kadar önemli olduğunu görmek. Tüm bu bitki ve hayvan türlerinin dünyaya yavaşça yayıldığını ve bu süreçte en verimli şekilde Mezopotamya'da bulunduklarını düşünürsek, tüm o çekişmelerin sebebini anlayabiliriz. Peki ya günümüz için ne söyleyebiliriz? Bizim resmi tarih anlayışımız dediğim gibi Sümerlerden Hititlere, Hititler'den -ki onu da Mısır, Asur, Babil olmadan- Roma-Bizansı atlayıp bi anda Osmanlı'ya geçtiği için inanılmaz bir bilgi tahribatı yapılıyor. Tarihte bu topraklar üzerinde hep oyunlar oynandı ayağı gösterilmeye çalışıyor.

Elbette bu topraklarda sürekli çatışmalar-çekişmeler yaşandı. Fakat "bilinen dünya" geyiği gibi tek savaşlar buralarda yaşanmış değil. Sırf Japon-Kore-Çin çekişmeleri [1] (ki hepsinin ayrı ayrı iç çekişmeleri) bile toprağın esas üretim aracı olduğu feodal çağlarda bunun bilmesek de dünyanın her yerinde aynı olduğunu göstermek için yeterlidir bence. Kaldı ki "bilinmeyen dünya" Amerika'daki durum da hiç farklı değil. Ama bizim tarih anlayışımız feodalizmle kapitalizmi ayırmaz, çünkü kendisi kapitalist olur o zaman ! Topraklar üzerindeki oyunlar ayağı sömürgecilik dönemi o hiç verilmi toprakları olmayan Afrika'ya leş bulmuş akbaba gibi üşüşülmesini açıklayamaz. Zaten öyle geniş bir vizyon da amaçlanmaz, önemli olan yalnızca bu topraklardır ya. Petrolün tesadüfen tıpkı daha önce hiç de değerli olmayan Arap Yarımadası'nda çıkması tesadüfü de bizimkileri durduramaz, çünkü Irak'ta da petrol vardır ve bu topraklarda zaten hep oyunlar oynanmıştır. Çağ nedir, sosyal durum nedir, üretim sistemi nedir anlayışı diye bir şey yok. Dört taraftan çeviren düşman oyunlar oynayarak -Truva Atı da bu topraklarda çıkmıştı sahi !- işgal etmek istiyor güzel vatanımızı. Sanki biz de bu vatanı zamanında işgal etmemişiz gibi. Ha bir de Türkiye'deki bazı etnik grupların son dönem "biz daha önce vardık" söylemi var ki, bu da öbüründen aşağı kalmaz. Aynı kapıya çıkıyor, senden önce başkası yok muydu ey bilmem kaç bin yıl önce Afrika'dan çıkıp gelen Homo Sapiens'in torunu diyoruz hepsine.

 Aşağıda durum tespiti için çok faydalı gördüğüm "zamana bağlı fonksiyon" olan bir harita var [2]. Bu haritaya bakarken üzerimize bindirilmiş bu saçma bakıştan sıyrılıp verilen tarihlerde haritada beliren ülkelerin sosyal-ekonomik durumlarını göz önünde bulundurursak dediklerim daha net anlaşılabilecektir. Perslerle İngilizlerin aynı amaçları taşıdıklarını düşünmeyelim en azından. Ayrıca, biz dahil kimsenin "bu topraklar" diyemeyecek kadar daha dünkü çocuk olduğumuzu da çok net görebiliriz.



[*] Evet bugün bu dersin vizesine maruz kaldım ve onlarca sayfa mantıktan yoksun notları ezberleyerek vaktimi ve birkaç nöronumu öldürdüm. 

Paylaş

0 yorum:

Yorum Gönder